Öncelikle belirtmek gerekir ki,
Türk Dil Kurumu sözlüğünde marka hakkında bir araştırma yapıldığında, İtalyan
diline İngilizce kökenli MARK (İŞARET) sözcüğünden geçtiği bilinmektedir.
Amerika’da 19. yüz yılda markalaşma
sürecine “dağlayarak işaretlemek” anlamına gelen “burning their mark” denilmektedir.
Günümüzde ise İngilizcede marka kavramının karşılığı olarak “Brand” sözcüğü
kullanılmaktadır.
Çiftlik sahibi olan ve hayvancılıkla
uğraşan Amerikalılar, kendilerine ait hayvanların otlak ya da pazarlarda başka çiftlik
sahiplerinin hayvanları ile karışmamaları için kendileri tarafından önceden
tespit ettikleri bir işaretle dağlama yoluna gitmeye başlarlar. Bu suretle
hayvanların birbirine karışması önlenmesi sağlandığı gibi başka bir açıdan da
fayda sağladığını görürler. Şöyle ki; pazarda bulunan alıcılar, doğal olarak
daha sağlıklı, daha besili ve verimli hayvanı almaya çalışmaktadırlar. İşte bu
noktada alıcılar hayvanlar üzerindeki işaretlerden yola çıkarak bu özelliklere
sahip hayvanları seçebilmekte, takip edebilmekte, bir sonraki alış-verişte o
işarete sahip hayvanları tercih etmektedirler. Hatta alıcılar hayvanlar üzerindeki işaretten
yola çıkarak, işaretin sahibi çiftlik sahibine emsal satıcılara göre daha fazla
ücret ödemeyi de kabul edebilmektedirler. Böylece hayvanlar üzerindeki
işaretten yola çıkarak bazı çiftliklerin yetiştirdiği hayvanların daha fazla
tercih edilmesi sağlanmaktadır.
Markalaşma tarihine evrensel bir
açıdan bakıldığında ise arkeolojik araştırmalara göre M.Ö. 2. yüzyıla kadar geri
gitmek gerekir. Antik Yunan’da zeytinyağı üreticilerinin ürünlerini kendilerine
özel seramik küpler ürettirip, ürünlerinin sunumunu farklı şekillerde
yaptıkları görülmektedir.
Modern anlamda markalaşma süreci
üzerinde bir araştırma yapıldığında sanayi devrimi sonrası Amerika’da seri
üretime geçen firmaların bu süreci başlatıp, hızlandırdığını görülmektedir.
Sanayi devriminin de etkisi ile seri üretime başlayan firmalar, çok büyük
miktarlarda ürettikleri ürün ya da hizmetleri daha büyük ve geniş pazarlarda
satmak zorunda kaldıkları için ve söz konusu pazara hakim olabilmek adına daha
ekonomik, daha kaliteli ürün ve hizmetler sunmak zorundaydılar. Tüketici
nezdinde daha güvenilir bir görüntü yaratmak zorundaydılar. Bu nedenle bazı
üreticiler markalaşma yoluna gitmeyi en uygun çözüm olarak gördüler. Campbell
çorbası, Coca-Cola, Juicy Fruit sakız, Aunt Jemima ve Quaker yulaf gibi
ürünler, tüketicinin güvenini kazanmak için ambalaj tasarımlarında marka ismine
yer verip basın ilanları ve tanıtımlar yaptılar.
Amerika’da 1920 li yıllarda James
Walter Thompson tarafından markalaşmanın ne olduğu konusunda bir basın ilanı
ortaya konuldu. Bu ilan markalaşmanın
ilk profesyonel açıklaması sayılır. JWT tarafından bu ilanda, her markanın slogan,
maskot, ve cıngılı olması gerektiği belirtiliyordu. Ayrıca tüketici ile ilişki
kurulması gerektiği konusu ele alınıyordu. Bu ilanda belirtilen strateji
oldukça başarılı oldu v 1940’lı yıllara
gelindiğinde artık bütün markaların maskotu, sloganı ve cıngılı vardı. Marka
kimliğini inşa eden uzmanlar markaların yaşayan birer canlı olduğunu ve
bunların kişiliğinin olması gerektiğini de hızlıca öğrendiler. Ayrıca firmalar
tüketiciler ile sosyolojik, psikolojik ve antropolojik anlamda ilişki
geliştirmeleri gerektiğinin de farkına varmışlardı.
Toplam 0 adet yorum.
Daha hiç yorum yapılmamış!
Bu blog için daha önce hiç yorum yapılmaış. İlk yorumu siz yapmak istemez misiniz?
Blog için Yorum yapabilirsin.